0

İZ BIRAKAN SANATÇILARIN ÜLKESİ: İNGİLTERE

İngiltere sanat alanında dünyayı etkilemiş; tartışılamaz bir başarıya sahip, köklü bir kültürün mirasını başarıyla korumuş bir ülke. Burada yaşamış, İngilizcenin tüm olanaklarına hakim pek çok sanatçı hala güncelliğini koruyan eserlerle İngiltere tarihine damgasını vurmuştur. Öyle ki dünyanın birçok yerinden İngiltere’de eğitim alarak, bu ülkenin klasik ama modernizmi her daim yakından izleyen yapısı içinde üretim yapan sanatçılar için de sonsuz ilham ve olanak yaratmıştır. Rudyard Kipling’ten, T.S. Eliot’a, Bertrand Russell’dan Elias Canetti’ye ve Doris Lessing’e pek çok unutulmaz esere imza atan yazar Nobel edebiyat ödülünün sahibi olmuştur. Bu sayı istatistiklere bakıldığında azımsanmayacak kadar çok sanatçının Nobel’i aldığını göstermek için yeterli.

İngilizce yazan yazarlar, bu dilin muazzam olanaklarını sonuna dek ustalıkla kullanabiliyorlar. Dünya çapında bilinen yazarların birçoğu başka bir anadille yetişmiş olmalarına rağmen İngilizce yazmayı tercih ediyor. Uzakdoğulu yazarların en önemli isimlerine bakıldığında İngilizce yazmayı, İngiltere’de yaşayıp burada üretmeyi tercih ediyorlar. Bunun en büyük sebebi, sanat için gereken itkiyi her alanda taşıyan bir ülkede, daha özgür ve daha yaratıcı olmak için gereken tüm imkanlara erişebilmeleri olarak gösteriliyor. İngiltere tarihsel yapısını koruyan bir dokuya sahipken eş zamanlı olarak dünyanın en önemli gelişmelerinden de faydalanabilen modern bir ülke. Dünyadaki en geçerli dilin İngilizce olduğu da düşünülecek olursa eğitim fırsatlarının ve burada yaşama hazzının birçok üretimi desteklediği görülebilir.

Sadece yazmak ya da sanatın bir alanına temas etmekle kalmayan İngiltere birçok sanat akımının başladığı yer. Söz gelim Virgina Woolf, bilinç akışı yöntemiyle yazan ilk yazarlardan biridir. Bu yazım tekniği sürrealizmin ve dadaizmin de ister istemez bir parçası olduğu farklı bir yazma biçiminden oluşur. Dünyanın en önemli ve unutulmaz eserlerine imza atan yazarları bu akımların öncüsü oldukları gibi, ülkelerindeki zaman-mekan-tarih bağıntısını eserlerine ustalıkla yansıtmayı başarmışlardır. Sözgelimi Shakespeare gibi hem edebiyat, hem de tiyatro tarihini kökünden değiştiren, dönemi için oldukça farklı bir söylem yaratan sanatçının hala güncelliğini koruyan yapıtları bir dilin olanaklarını en güzel anlatan örnektir. Charles Dickens, Daniel Defoe, Thomas Hardy, Agatha Christie, Aldous Huxley, George Orwell, Virgina Woolf edebiyat düşkünü olmasa bile hemen herkesin yaşamında mutlaka bir yerlere temas etmiş yazarlar arasındadır. Yazmanın, okumanın bir dilin sınırlarına takılmadan mümkün olması adına İngilizce’yi anadil seviyesinde öğrenmenin geleceğe farklı bir iz bırakmak, gelecekteki kariyer planlaması ne olursa olsun hedefini geniş ölçekte değerlendirmek için önemli olduğu yadsınamaz. Erken yaşta İngilizce ile tanışanların kısa sürede, yetişkinlere göre çok daha hızlı şekilde bir dilin tüm olanaklarını kavrayabildiğini savunan uzmanlar, lise döneminde yurt dışında eğitim alan öğrencilerin yaşıtlarına göre erken ve pratik bir şekilde, hiçbir engele takılmadan gelecek planlamasını özgürce yapabildiklerini savunuyorlar.

Bu kadar çeşitlilik içeren, sanatın ve edebiyatın nabzını tutmuş bir ülkede eğitim almak, sadece edebiyat ve sanat okumak isteyenlerin değil, hayatta farkındalığı olan; birikimiyle söz söyleyebilmek isteyen bireylerin hayat planlamasında da önemli bir yer tutuyor. Edebiyatın, yeni dünyaları keşfetmek ve hayal gücü açısından oldukça değerli olduğunu, okumayla tıpkı dil eğitimi gibi erken yaşta tanışan gençlerin ileride sosyal ve kültürel olduğu kadar sayısal anlamda da vizyonlarını geliştirdiği unutulmamalı. İyi bir okuyucu olmanın analitik zekaya katkısı üzerinde yapılan araştırmalar da bu savunuyu destekliyor.

Ünlü araştırmacı, sosyolog yazar Umberto Eco “Benim yaşımda ölen cahil ve kitap okumayan biri, yalnızca tek bir hayat yaşamıştır. Oysa ben Napoleon'un, Caesar'ın, d'Artagnan'ın, hayatlarını da yaşadım. Bu nedenle hem ileride zehir gibi bir bellek oluşturmaları için hem de doymak bilmez ve çok katmerli bir kişilik geliştirmenin bir yolu olarak gençleri hep okumaya teşvik ettim. Böylece ömrünüzün sonuna geldiğinizde sayısız hayatlar yaşamış olursunuz ve bu hiç de yabana atılacak bir ayrıcalık değildir” demiştir. Okumak, yön veren yazarları kendi dilinden okuyarak kavramak ileriye dönük kaliteli bir bilincin de mimarıdır.

Bu nedenle sanatın, edebiyatın ve kültürün nefes alıp verdiği, geçmişle gelecek arasında çok uyumlu bir denge kurabilmiş bir ülkede, İngiltere’de eğitim almak sadece mesleki becerileri değil geleceğin kendi söylemini oluşturmuş, farkındalığı yüksek ve analitik bireylerini yetiştirmek adına da paha biçilemez.


12 Kasım 2018
4 dk okuma
Paylaş